FİRMANDEX'E HOŞGELDİNİZ!

Mevlana Celaleddin Rumi Şebi Aruz nedir?

Hz. Mevlana ve Şeb-i Aruz üzerine. Mevlana Celaleddin Rumi’nin Şeb-i Arus, dediği Hakk’a erişinin 745. Yıl dönümünün kutlandığı şu günlerde Hz. Mevlana Celalettin…

Mevlana Celaleddin Rumi Şebi Aruz nedir?

18 Aralık 2018 Salı 11:27

Mevlana Celaleddin Rumi’nin Şeb-i Arus, dediği Hakk’a erişinin 745. Yıl dönümünün kutlandığı şu günlerde Hz. Mevlana Celalettin Rumi’nin kim olduğu merak ediliyor. Mevlana Celaleddin Rumi kimdir? Mevlana Celaleddin Rumi’nin eserleri, Mevlana Celaleddin Rumi Şebi Aruz nedir?

Şeb-i Arus nedir?

Şeb-i Arus, Farsça bir tamlama olup ‘Düğün Gecesi’ anlamına gelir. Mevlana Celaleddin Rumi, 17 Aralık 1273 tarihinde öldü. Şeb-i Arus kelimesi bizzat Mevlana’nın şiirinde geçer: Bizim ölümümüz, ebedî bir düğündür. 

Mevlana Celalettin Rumi hayat hikayesi

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna’nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında ‘Bilginlerin Sultanı’ ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled’dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.  Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh’ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü’l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh’ten ayrıldı. 

Sultânü’l-Ulemâ’nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar’ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü’l-Ulemâ Nişâbur’dan Bağdat’a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe’ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam’a uğradı. Şam’dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende’ye (Karaman) geldi. Karaman’da Subaşı Emir Musa’nın yaptırdıkları medreseye yerleşti. 1222 yılında Karaman’a gelen Sultânü’l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile Karaman’da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun’ u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna’nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü’l-Ulemâ Bahaeddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet etti ve Konya’ya yerleşmesini istedi. 

Sultan Alaeddin muhteşem törenle karşıladı

Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya’ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi’ni tahsis etti. Sultânü’l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı’nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı’na bugünkü yerine defnedildi.  Sultânü’l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna’nın çevresinde toplandılar. Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi’nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.  

Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems’te ‘mutlak kemâlin varlığını’ cemalinde de ‘Tanrı nurlarını’ görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî’nin yerini doldurmaya çalıştılar.  Yaşamını ‘Hamdım, piştim, yandım’ sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna’nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen ‘Şeb-i Arûs’ diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu. 

Mevlana Celalettin Rumi’nin eserleri

Mesnevî 

Büyük Divan “Divan-ı Kebir” 

Fihi Ma-Fih “Ne varsa İçindedir” 

Mecalis-i Seb’a “Mevlana’nın 7 vaazı” 

Mektubat “Mektuplar”

Mevlana’nın içindeki ilim sevdası hiç bitmedi

Tarikatlar kurucularına nispetle anılsalar da, onların başlangıcı, nispet edildikleri zâtlara değil, o zâtların kesintisiz olarak bağlı bulundukları kesintisiz bir silsile ile Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’e kadar uzanır. Mevleviyye de Hazreti Mevlânâ (Kuddise Sirruhû) Hazretlerine nispetle anılan fakat silsilesi, Hazreti Ali (Radıyallâhu Anh) yoluyla iki ayrı koldan Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’e dayanan bir tarikattır. Mevlânâ (Kuddise Sirruhû) Hazretleri gerek babası Sultânü’l-Ulemâ Bahâeddin Veled gerekse de onun halifesi Muhakkık-ı Tirmizî’nin (Kuddise Sirruhumâ) elinde seyr-i sülûkunu tamamlamışsa da, içindeki ilim sevdası hiç bitmemiştir; ve Hanefî-Mâtürîdî çizgi üzerine ciddi bir ilim tahsilinde bulunduktan sonra bu alanda, senelerce talebe okutmuştur.

Günün Özeti

KAYNAK : yeniakit

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ